Günümüzde artık her şey bulut üzerinde işliyor ve bulut tabanlı hizmetlere olan talep her geçen gün artıyor.
Peki Microsoft, bu artan ihtiyacı karşılamak için neden okyanus tabanını yeni evi olarak seçti?
Denizlerin altında yeni bir ev: Project Natick
2014 yılında Microsoft’un “Think Week” etkinliğinde ortaya çıkan su altı veri merkezi fikri, kıyı topluluklarına hızlı bulut hizmetleri sağlamak ve genel olarak enerji tasarrufu yapmakiçin düşünülmüştü. Projenin ilk testi; 2018 yılında, İskoçya’nın Orkney Adaları açıklarında, Pasifik Okyanusu’nda gerçekleşti.
Batırılan yer; serin iklimi, tamamen güneş ve rüzgar enerjisi ile çalışabilecek enerji şebekesi sayesinde ideal bir deney alanıydı. “Natick Northern Isles” olarak adlandırılan veri merkezi, 864 sunucu ve 27.6 petabayt depolama kapasitesi ile yüz binlerce yüksek uç tüketici sınıfı bilgisayarın hesaplama gücüne eşdeğerdi.
Peki Microsoft Azure, neden su altını tercih etti?
Yapılan test sonucunda 2020’de su yüzüne çıkarılan Natick Northern Isles veri merkezi, 864 sunucudan sadece 8’inin arızalandığını gösterdi ki bu da karadaki veri merkezlerine kıyasla, arıza oranının sadece sekizde biri demek.
Microsoft, bu başarıyı iki ana faktöre bağlıyor: Birincisi, su altında olmasından kaynaklı ekipmanların sürekli olarak serin tutulması ve ikincisi, oksijen yerine azotla doldurulmuş kapalı ortamın bileşenleri korozyona karşı daha dirençli hâle getirmesi.
Microsoft, gelecekte tüm Azure bulut hizmetlerini yeni evleri olan okyanusa taşımayı düşünüyor.
Microsoft’un bu yenilikçi yaklaşımı, diğer şirketlerin bulut hizmetlerini nasıl güçlendireceği konusunda yeni bir sahne hazırlayacak gibi görünüyor. Hedefi ise 2030 yılına kadar tamamen karbon negatif bir şirket olmak.
Siz bu konu hakkında ne düşünüyorsunuz? Sizce mantıklı bir hareket mi?
İlginizi çekebilecek diğer içeriklerimiz: