Binlerce kişiyi dolandırıp milyonlarca lirayla yurtdışına kaçan ve Brezilya’da teslim olduktan sonra Türkiye’yi iade edilen ‘Tosuncuk’ lakaplı Çiftlik Bank CEO’su Mehmet Aydın 29 ay sonra ilk kez konuştu.
OdaTV’den Pınar Saraçoğlu’nun haberine göre Aydın hakkındaki iddialara cevap verip cezaevinde günlerinin nasıl geçtiğini, geleceği dair planlarını anlattı.
Mehmet Aydın’ın açıklamaları özetle şöyle:
KEŞKE HİÇ EVLENMESEYDİM: O kadar çok keşkelerim oldu ki saymakla bitmez. Keşke hakkımda ilk yakalama kararı çıktığında da yurda geri dönseydim. Keşke bu kadar kolay insanlara güvenmeseydim. En yakın gördüklerimden en büyük darbeyi yedim. Keşke hiç Sıla ile evlenmeseydim. Sevdiğim kıza evlenme teklifi etmek için bir yüzük aldım. Evlenme teklifi ettim ama kız beni reddetti. Yüzük öyle elimde kaldı, çok ağrıma gitti. O ruh hali ve alkolün etkisiyle olsa gerek aynı yüzüğü henüz tanıştığım Sıla’ya çıkarıp verdim. O da hemen kabul etti. Keşke alkol içmeseydim. Büyük saçmaladım. Sonra da sevmediğim biriyle mantık evliliği olarak nihayete erdi. Keşke hiç evlenmeseydim.
KEŞKE OYUNUN ADINI ÇİFTLİK BANK KOYMASAYDIM: Yapılan denetimlerde tespit edilen usulsüzlükler de beni derinden sarstı. Keşke işlerin başında kendim dursaydım. Keşke oyunun adını Çiftlik Bank koymasaydım. Malumunuz BDDK Bank ifadesini kullanmaktan davadan 2,6 yıl ceza aldım. Tüm bu keşkelerim olmasaydı bugün Türkiye’nin 81 ilinde on binlerce şubesi olan şarküteri zinciri olan 50 yıldır sektörde olan dev markaların geldiği noktaya 5 yılda gelecektik.
ZAMAN MAKİNESİ OLSA: Bir zaman makinesi olsa ve geriye gidebilsem yine bu işlere girer ama bu hataları yapmazdım. Hiçbir zaman insanları dolandırmak kastıyla hareket etmedim. Dönemin Adalet Bakanı ve Ticaret Bakanı basına verdiği demeçlerde el konulan mal varlıklarından mağdurlara da ödeme yapılacağı vaadinde bulunmuş. Şu anda mağdurların paralarını alamamasının tek sebebi şirkete ait mal varlıklarına konulan tedbir kararıdır. Davacı olan çoğu kişi icra yoluyla alacaklarını almak için başvurmuş olsa da tedbir kararı nedeniyle mal varlıkları satışa zorlanıyor. Dava hala devam ediyor.
BU KADAR İNSANIN VEBALİ BENİM ÜZERİMDE DEĞİL: 154 milyon liralık taşınır taşınmaz mal varlıklarımız parada duruyor. Bugünkü değeri 1 milyar 200 milyon lira civarında. İnsanlar devlete ve devletin bakanlarına güvenip davaya müşteki olarak katıldı. Ancak iddianame hazır olunca herkes yaptığı hatanın farkına vardı. Yüzlerce kişi şikayetinden vazgeçti ama ne çare. Şimdi bazı üyeler çıkıp diyor ki, ‘Mehmet Bey keşke şikayetçi olmasaydık. Kendi ayağımıza sıktık’. Oysa ki yapılacak şey belliydi. Ellerindeki sözleşme ile gerekirse icra yoluyla alacaklarını tahsil edeceklerdi. Şimdi ne oldu? Dolandırıcılıkla suçladıkları şirketin mal varlıkları hazineye kaldı. Yani kendi mallarını kendi elleriyle hazineye bıraktıklarına hiç vicdan azabı falan duymuyorum. Bu kadar insanın vebali benim üstümde değil. Bakanların lafıyla şikayetçi olan mağdurlara kızmıyorum.
CEZAEVİ KYK YURTLARINDAN BİN KAT İYİ: 29 aydır Edirne F Tipi Cezaevindeyim. İki katlı bir odaya bir ev mi demeliyim bilemiyorum. Üst katta yatak ve kıyafetler için dolaplar var. Doğu’ya bakan iyi güneş alan bir odam var.
Alt kat Amerikan mutfak tarzı, salonda bir TV ve yuvarlak masa, alt katta mutfakta sadece çay, kahve bulunuyor. Yemekler 3 öğün şeklinde KYK yurtlarına kıyasla bin kat iyidir. Kurum tarafından veriliyor. 100 metrekare civarı toplamda açık ve kapalı alan mevcut. Günüm kitap okumak ve ders çalışmakla geçiyor. Tabii akşamları diziler, filmler oluyor. Sabahları spor yapıyorum.
30 kg verdim bu arada. Geldiğimden beri 3 kişilik odada olmama rağmen tek kalıyorum. Sağlık konusunda ilaç ve hastane gibi durumlarda çok iyi ilgileniyorlar. Belki de dışarda olup da böyle imkanlara sahip olmayan birçok insan vardır. Ekmek elden su gölden, ilaç devletten, hastane tedavi devletten, kışın petekler yanıyor. Doğalgaz faturası derdi yok, elektrik kesildi karanlıkta kaldım derdi yok. Dişçi için dilekçe verdim aynı gün diş dolgum yapıldı. Dışarıda bu işlem için 5 ay sıra beklemek gerekir. Biraz böyle övmüş gibi oluyorum ama burada durum böyle.
EMEKLİLERE KIYASLA ÇOK DAHA İYİYİM: Emeklilerin haline kıyasla çok şükür iyiyim. Biraz nispet yapar gibi oldu ama keşke devlet bu imkanları dışarıdayken de sağlayabilse o zaman belki de bu kadar insan buraya düşmez. Ailemle, sevdiklerimle görüşmem kısıtlandığı için üzgünüm.
E-TİCARET YAPACAĞIM: Bunun cevabı biraz zor çünkü ne zaman çıkacağıma bağlı. En kötü senaryoda 2028 yılında denetimli serbestliğe ayrılabilirim. Starship’ten bir bilet alıp Mars kolonisine katılırım herhalde. O yaştan sonra dünya çekilmez. Daha erken çıkarsam ölmeden önce yapılacaklar listem var. 100 maddeden oluşuyor. Onları yapmak için çabalarım. Bu saatten sonra başka iş güç düşünecek halim kalmadı. İllede bir iş yapacak olursam bildiğim işi yapar, e-ticaretle uğraşırdım.
SİSTEM SEÇİL ERZAN’I KURBAN EDİP OLAYI BİTİRDİ: (‘Fatih Terim fonu’) Bu tür olaylar aslında sürekli oluyor ancak ülkemizde sadece ünlü birileri veya büyük kitlelere ulaşan organizasyonlar gündemde kalıyor.
Ben bankacı değilim ama işlerim nedeniyle banka müdürleriyle, şube müdürleriyle çok görüştüm. Şube müdürünün isteği mevduat artsın hattta vadeye para koyulsun şube müdürü de başarı primini alsın. Bu işler böyle dönüyor. Ne hikmetse Seçil Erzan’a bir kişi de çıkıp demiyor müşteriler neden sürekli bu paraları çekiyor hem de nakit. Onu da geçtim MASAK ne iş yapıyor? 10 bin doların üzerinde yapılan her işlem MASAK tarafından incelenmiş. Genel müdürlük bunları görmedi mi? Yani yıllarca devam eden bir döngü. Bu işin arkasında genel müdürlük olmadan sürekli mevduat kaybeden bir şube müdürü o koltukta oturmaya nasıl devam etti sorusu da muhataplarına sorulmalıdır. Bu işten zarar görenler DenizBank’tan şikayetçi olmalıdır. Ama haklı sistemimiz Seçil Erkan’ı kurban edip olayı bitirir. Bu arada kayıt dışı dönen bu fonda kar elde edenlerin de hiçbiri sesini çıkartamaz. (HABER MERKEZİ)